Quantcast
Channel: Bekir Arslan »ölüm
Viewing all articles
Browse latest Browse all 4

Dokuz senelik hatıra…

$
0
0

Bundan tam 10 yıl önce üniversiteyi kazandığımda memleket sınırlarından ilk defa dışarı çıkacaktım. Gezme ile de olsa Maraş sınırlarından 18 yaşıma kadar çıkmamış olmam Eskişehir’e giderken beni tedirgin etmişti. Uzaklıkla birlikte yabancılık çektiğim ilk aylardan sonra Eskişehir’i çok sevmiş, hatta çevremdeki insanlara orası benim ikinci memleketim diyebilmiştim. Benim için hala öyledir. İyisiyle, kötüsüyle, bunalımlarıyla, güzellikleriyle, daha iyi değerlendiremediğim boş vakitlere sonraları üzüldüğüm bu 4 yıl bir bakıma hayatımın ilk dönüm noktasıydı.

Her ne kadar maddi durumumuzla ilgili olsa da bu yeni şehirden çekindiğim için kendilerine güvenebileceğim insanlara olan ihtiyacımdan dolayı “medrese” tabir edilen Hayrat Vakfı’nın yurtlarında kalmaya başladım. Bir deryaya dalacağımı daha ilk günlerimde hissetmiş, ne yapacağım ben diye çekinmiş fakat insanların samimiyetinden dolayı çabucak ısınmıştım. Bir taraftan üniversite dersleriyle ilgilenirken diğer taraftan akşamları ve haftasonları medrese eğitimleri ile meşgul oluyorduk. İlk ayda Osmanlıca’yı sökmüş, yavaş yavaş terimleri öğrenmeye başlamış, yediklerime dikkat etmeyi öğrenmiş, radikal sayılabilecek bir değişime girdiğimden de afallamış, zihin depremleri ile karşı karşıya kalmıştım. İçime sindiremediğim bazı şeyler yaşadımsa da ne tanıştığım insanlardan ne de kaldığım yerden hiçbir zaman pişman olmadım. Öyle ki mezun olunca öğretmenliği değil, kaldığım yerin İstanbul’da bulunan merkezindeki araştırma ve geliştirme ekibinde web tasarımcı olarak çalışmayı tercih ettim.

Eskişehir’de bir adamla tanışmam ve onu sevmem beni oraya bağlayan en büyük etkenlerden biri olmuştu. Tanıştığım kişi Cemal Erşen’di. Bilgisi, sevecenliği, kafasının çalışma tarzı, düşünceleri, okumaları, kitapları, evinin sadeliği, yediğine dikkat etmesi, araba kullanışı, ailesine ve insanlara olan davranışları, hasılı her hali beni etkilemiş, adeta onu örnek alıyor hale gelmiştim. Genellikle böyledir, bir düşünceyi veya davayı sevmek için onu temsil eden kişileri veya kişiyi sevmeniz gerekir. Bediüzzaman ismini daha önce duymuş olsam da onu derinlemesine tanıma imkanını bulmam Cemal Abi’nin anlatımlarıyla, dersleriyle olmuştu. Her perşembe umumi ders olur, merkezdeki o küçük eve her mahalleden her türden onlarca kişi gelir, Cemal Abi küçük rahlesini önüne çeker, kırmızı kitabı açar, ince sesiyle okuduklarını narin narin açıklardı. Biz öğrenciler için de Çarşamba günlerini ayırır, geç saatlere kadar sohbet ettiği olurdu. Gündüz vakitleri medreseye çalışmak için geldiğinde çocuklarını bize emanet eder kendisi odaya çekilir, bir şeyler yazmaya devam ederdi. İyisiyle kötüsüyle dört senenin ardından İstanbul’a geldiğimde Cemal Abi de benden birkaç ay sonra buraya geldi. Aynı binada çalışıyor, aynı yemekhanede yemek yiyor, ara sıra yanına uğrayıp muhabbet ediyor, zaman zaman birlikte proje yürütüyor, hasılı günün birçok vaktini birlikte geçiriyorduk. Böylelikle Eskişehir yıllarına bir beş sene daha burada ekledik. Üzerimde ciddi emeği olan sayılı kişilerdendi. Allah ondan razı olsun.

cemal-ersen

Geçmiş zamanlı konuşmamın nedeni geçen hafta sonu gelen bir mesajdan dolayı. “Kardeşler Cemal Abi’yi kaybettik, inna lillah ve inna ileyhi râciûn…” Kalp krizi geçirmiş. Durdum, dokuz sene gözümün önünden hızlı bir şerit halinde akıp geçti. Bu dokuz seneyi unutamam. Allah rahmet etsin, kabri cennet bahçesi olsun. Takdir Allah’ın. Hüve’l-bâki.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 4

Latest Images